Non-spesifik karın ağrısı bulunan hastalarda kolonoskopik incelemenin yeri
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Original Article
CİLT: 26 SAYI: 4
P: 196 - 198
Ekim 2010

Non-spesifik karın ağrısı bulunan hastalarda kolonoskopik incelemenin yeri

Turk J Surg 2010;26(4):196-198
1. Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Genel Cerrahi AD, İstanbul
2. Maltepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji AD, İstanbul
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Özet

Amaç: Non-spesifik karın ağrısı ile başvuran ve yapılan incelemelerde patolojik bir bulgu saptanmayan hastalarda kolonoskopik incelemenin yerini ortaya koymak. Hastalar ve Yöntem: Üç yıllık bir süre içinde genel cerrahi polikliniği veya acil ünitesine karın ağrısı şikayeti ile başvuran tüm hastalar prospektif olarak değerlendirildi. Detaylı bir anamnez, fizik muayene ve laboratuvar tetkikleri sonrası ayakta direk karın grafileri standart olarak çekildi. Tanı konulamayan hastalara oral ve intravenöz kontrastlı tüm karın tomografisi çekildi ve kadın hastalarda jinekoloji konsültasyonu istendi. Değerlendirmeye alınan 2.604 hasta içinde tüm bu tetkikleri normal sınırlar arasında olan, daha önce karın ameliyatı geçirmemiş ve karın ağrısını açıklayan bir patoloji saptanmayan 476 hasta olduğu görüldü. Bu hastalara non-spesifik karın ağrısı ön tanısı ile kolonoskopi yapılması önerildi. Bulgular: Hastaların üçünde kolon kanseri saptandı. Dokuz hastada saplı büyük polipler bulundu. Üç polipte patoloji raporunda displazi bildirildi. Sapta invazyon olmadığı görüldü. On altı hastada ise milimetrik polipler saptandı. Patoloji raporları hiperplastik polip olarak kayda geçti. Toplamda 198 hastada bir veya daha fazla sayıda divertikül görüldü. Kanser saptanan üç hastanın yaşları 59, 63 ve 68 idi. Polip saptanan 25 hastanın 17'si (%68) 50 yaş üzeri, divertikül saptanan hastaların ise 127'si (%64) 50 yaş üzeri bulundu. Sonuç: Çalışmamız sonucunda non-spesifik karın ağrısı tanısı düşünülen hastalarda kolonoskopik incelemenin yeri tartışmalıdır ve uygulanmasını savunan net veriler elde edilememiştir. Ancak malign ve pre-malign patoloji saptanma oranı düşük olmakla beraber (%7) işleme bağlı bir komplikasyon gelişmemiştir. Yüksek oranda (%30) divertiküler hastalık saptanması göz önüne alındığında hekimlerin bu tetkiki istemesinin yanlış olmadığı ortadadır.

Anahtar Kelimeler:
Non-spesifik karın ağrısı, kolonoskopi, karın ağrısı

Giriş

Karın ağrısı olan hastalar acil servis ve genel cerrahi polikliniklerine yapılan başvuruların önemli bir bölümünü oluşturur. Bu hastaların yarıya yakınına tanı konamaz ve Nonspesifik Karın Ağrısı (NSKA) olarak isimlendirilir[1,2]. Hastaların NSKA grubunda olup olmadığına karar vermek ciddi bir problemdir. Öncelikli olarak akut karın dışlanmalıdır. Bunu yapabilmek için fizik muayene sonrası pek çok laboratuar tetkiki ve radyolojik inceleme gereklidir. Karın ağrısının altında yatan patolojiyi ortaya koymak bazen uzun süreli takip gerektirir ve yine de altta yatan bir hastalığın atlanma olasılığı mevcuttur. De Dombal[3], 50 yaş üzeri NSKA ile başvuran hastalarda %10 sindirim sistemi malignitesi geliştiğini bildirmiştir. Wolff ve Shinya[4], 1971 yılında ilk esnek kolonoskopi cihazı ile tam bir kolonoskopik inceleme gerçekleştirdiler. O zamandan beri endikasyonları sürekli tartışma konusu olan kolonoskopinin günümüzde 50 yaşına ulaşan kişilere standart tarama olarak yapılması önerilmektedir. Kolorektal lezyonlar dendiğinde akla gelen en önemli tanı kanserdir ve bu durum dünyada kanser ölümlerinin ikinci en sık nedenidir[5]. Erken teşhis ile morbidite ve mortalite büyük oranda azaltılabilir[6] . Non spesifik semptomlar sebebi ile kolonoskopik inceleme yapılan hastaların yaklaşık %7’sinde 1 cm veya üzerinde polipler tespit edilmektedir. Prospektif olarak yapılan bir çalışmada kolonoskopik incelemelerin yaklaşık %20’sinin Amerikan Gastrointestinal Endoskopi Derneği (ASGE) tarafından yayınlanan kılavuzda ‘‘genellikle kolonoskopi yapılması önerilmeyen’’ hastalara yapıldığı, %16 hastaya ise bu kılavuzda bulunmayan endikasyonlar ile işlemin yapıldığı görülmüştür[8]. NSKA ile ilgili yapılmış olan sınırlı sayıda çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar sonucunda bu hastalara yaklaşım ve hangi tetkiklerin yapılması gerektiği ve takip süreleri net olarak ortaya konabilmiş değildir. Biz çalışmamızda NSKA ile başvuran ve yapılan incelemelerde patolojik bir bulgu saptanmayan hastalarda kolonoskopik incelemenin yerini ortaya koymayı amaçladık.

Materyal ve Metod

Mart 2006 – Mart 2009 tarihleri arasında genel cerrahi polikliniği veya acil ünitesine karın ağrısı şikayeti ile başvuran tüm hastalar prospektif olarak değerlendirildi. Detaylı bir anamnez ve fizik muayene sonrası hemogram, üre, kreatinin, transaminazlar, alkalen fosfataz, amilaz, şeker, Na , K, Ca kan değerleri ölçüldü, tam idrar tahlili yapıldı ve ayakta direk karın grafileri çekildi. Doğurgan çağdaki kadınlarda β-Hcg ölçümü yapıldı. Tanı konulamayan hastalara oral ve intravenöz kontrastlı tüm karın bilgisayarlı tomografisi (BT) çekildi ve jinekoloji konsültasyonu istendi. Değerlendirmeye alınan 2604 hasta içinde tüm bu tetkikleri normal sınırlarda olan, daha önce karın ameliyatı geçirmemiş ve karın ağrısını açıklayan bir patoloji saptanmayan 476 hasta olduğu görüldü. Bu hastalara NSKA ön tanısı ile kolonoskopi yapılması önerildi. Kabul ederek kolonoskopi işlemi bilgilendirme ve onam formunu imzalayan ve daha önce 5 yıl içinde kolonoskopi yaptırmamış olan hastalara standart kolon temizliği sonrası işlem gerçekleştirildi.

Sonuçlar

Karın ağrısı ile başvuran ve altta yatan sebep ortaya konamayan hastaların (n:476) tüm hastaların %18’ini oluşturduğu görüldü. Kolonoskopi önerilen bu hastalardan 42’si işlemi yaptırmak istemediğini ifade etti. Sekiz hasta ise barsak temizliği sırasında ortaya çıkan bulantı, kusma ve halsizlik sebebi ile işlemi yaptırmaktan vazgeçti. Kalan hastaların 419’una işlem merkezimizde yapıldı. Yedi hastada ise dış merkezde yapılan kolonoskopi raporları kayıtlara geçirildi. Kolonoskopi yapılan 224’ü kadın (%52) olan hastaların ortalama yaşı 59.6±12.8 olarak hesaplandı. Kolonoskopi kayıtları incelendiğinde çekuma ulaşma oranı %97 (n:416) olarak saptandı. Hastaların 2’sinde lümeni tıkamayan sol kolon, birinde ise transvers kolon kanseri saptandı. Dokuz hastada saplı büyük polipler bulundu ve 1/10 luk adrenalin enjeksiyonu sonrası snear ile koterize edilerek alındı. Üç polipte patoloji raporunda displazi (ikisi yüksek derecede) bildirildi. Sapta invazyon olmadığı görüldü. Onaltı hastada ise milimetrik polipler saptandı ve biopsi forsepsi ile alındı. Patoloji raporları hiperplastik polip olarak kayda geçti. Onikisi polip alınan hastalarda olmak üzere 198 hastada bir veya üzeri divertikül görüldü. Hemoroid, anal fissür gibi NSKA ile ilgisiz patolojiler dikkate alınmadı. Kanser saptanan üç hastanın yaşları 59, 63 ve 68 idi. Polip saptanan 25 hastanın 17’si (%68) 50 yaş üzeri, divertikül saptanan hastaların ise 127’si (%64) 50 yaş üzeri bulundu.

Tartışma

NSKA üzerinde çokça düşünülmüş ancak az çalışılmış bir alandır. Klinisyenlerin çoğunun düşüncesi hastaneye karın ağrısıyla başvuran bir hastada detaylı anamnez, fiziksel inceleme ve laboratuar tetkiklerle ağrının nedeninin gösterileceği yönündedir. Ancak hastaların bir kesiminde tüm tanı girişimleri başarısız olmaktadır. Raheja ve ark.[9] NSKA’nı “pahalı gizem” olarak isimlendirmişlerdir. Bazı çalışmalarda BT çekilmesi ve hatta sonrasında tanısal laparoskopi gibi girişimsel bir işlem dahi önerilmiş, ancak Özgüç ve ark[2] bu yaklaşımların agresif ve pahalı olduğunu ileri sürmüşlerdir[10]. Biz çalışmamızda NSKA olan hastalarda tanı koymak için bir algoritma ortaya koymayı değil sadece kolonoskopik incelemenin gerekliliğini ortaya koymayı amaçladık. Kolonoskopi cerrahi girişimlere kıyasla daha basit bir yöntem olmakla beraber zorlu bir işlemdir. Bradikardi, hipotansiyon, perforasyon ve hatta ölüm gibi komplikasyonlar çok düşük oranlarda da olsa görülebilir[11,12]. Çalışmamızı planlarken yaptığımız gözden geçirmede bu komplikasyonlara Kliniğimiz endoskopi ünitesinde rastlanma oranlarının literatüre kıyasla düşük olduğunu ve kolonoskopik tetkik ile hastaya yüksek bir mortalite ve morbidite riski getirmediğimizi varsaydık[13]. Çalışmamız sonuçlarında gözüktüğü üzere herhangi bir komplikasyon gelişmemiş olması ve %97 gibi yüksek bir çekuma ulaşma oranı varsayımımızı destekler nitelikte idi. ASGE’nin önermiş olduğu kolon kanseri için tarama kolonoskopisine başlama yaşı ellidir[14]. Japonya’da 1974 ve 1991 yılları arasında yapılan kolonoskopi sayısında artışa paralel olarak saptanan kolon kanseri sayısında 4 kat artış olmuştur[15]. Biz çalışmamızda tüm NSKA olan hastalara kolonoskopi uyguladık. Sonuçlar göz önüne alındığında kanser saptanan üç hastanın ve polip ve divertikül saptanan çoğu hastanın 50 yaş üzeri olduğu görüldü. Polip saptanması karın ağrısı şikayetini açıklamamakla beraber hastaların daha önce haberdar olmadığı divertiküler hastalıklarına da tanı kondu. BT çekilmiş olmasına rağmen bu hastalarda kolonoskopi öncesi divertikül tespit edilmemiş olmasının altında yatan sebebin BT’nin %80 civarında bildirilen hassasiyetine rağmen radyologlar tarafından az sayıdaki ve iltihaplanmamış divertikülün raporlarda belirtilmemesi olduğu görüldü[16]. Bazı yabancı yayınlarda NSKA tanısı için yapılan tetkiklerin çok büyük bir maliyet getirdiği vurgulanmıştır[9]. Ancak ülkemizde endoskopi ünitelerinin sayısında son yıllarda saptanan artış ve bekleme süresinin son derece kısalmış olması, hastaya yüklemiş olduğu maliyetin Avrupa ve ABD rakamlarının çok altında olması NSKA düşünülen hastalarda hekimlerin bu tetkikleri çekinmeden gerçekleştirmesine olanak sağlamaktadır. Karın ağrısı ile başvuran hastalarda muayene bulguları subjektiftir[17]. Laboratuar tetkikleri ve radyolojik yöntemler ile desteklenmelidir. Bazen “bekle ve gör” politikası da kullanılabilir, ancak altta yatan sebebin ortaya konamadığı durumlarda farklı tanı yöntemleri kullanılmalıdır. Çalışmamız sonucunda NSKA tanısı düşünülen hastalarda kolonoskopik incelemenin yeri tartışmalıdır ve uygulanmasını savunan net veriler elde edilememiştir. Ancak malign ve pre-malign patoloji saptanma oranı düşük olmakla beraber (%7), işleme bağlı bir komplikasyon gelişmemiş olması, yüksek oranda (%30) divertiküler hastalık saptanması göz önüne alındığında hekimlerin bu tetkiki istemesinin yanlış olmadığı ortadadır.