Özet
Amaç
Tüm dünyada olduğu gibi, son yıllarda Türkiye’de de endokrin cerrahisi alanında büyük gelişmeler ve bu gelişmelere paralel olarak da endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınlarda önemli bir artışı göze çarpmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye kaynaklı endokrin cerrahisi yayınlarının uluslararası endokrin cerrahisi platformundaki yerini değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntemler
Türkiye’deki üniversite hastanelerinin Genel Cerrahi Anabilim dallarında görev yapan öğretim üyelerinin isimleri, üniversitelerin resmi web sitelerinden belirlenerek alfabetik sıraya göre listelendi. Yayınlar, PubMed veri ağı eşliğinde tarandı. Yine PubMed veri ağı eşliğinde, anahtar kelimeler ile, ülkemizden üniversite haricindeki hastanelerden yayınlar belirlendi. Endokrin Cerrahisi Derneği websitesi aracılığı ile 3 kere çağrıda bulunuldu. Makalelerin, yayınlandıkları dergilere göre dağılımı incelendi ve bu dergilerin etki (impact) değerine göre sıralandı.
Bulgular
Ülkemiz genel cerrahi kliniklerinden, endokrin cerrahisi ile ilişkili, 1976-2012 yılları arasında yayınlanmış toplam 497 uluslararası makale olduğu belirlendi. Yıllara göre dağılımı incelendiğinde, en çok makalenin 2009 yılında yayınlandığı görüldü. Surgery Today, ülkemiz kaynaklı makalelerin en sık yer aldığı dergi idi. Makalelerin yayınlandığı dergilerin ortanca etki değeri 1,9 (0,1-13,8) olarak hesaplandı. Tiroid, paratiroid, adrenal bez ve nöroendokrin tümörler ile ilişkili yayınların oranı sırasıyla %69, %10, %15 ve %6 idi. Çalışmanın deneysel veya hasta verileri ile ilişkili çalışma olmamasından dolayı etik kurul onayı alınmamıştır.
Sonuç
Bugüne dek endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınlar incelendiğinde, Türkiye’deki genel cerrahların tecrübelerinin dünya bilimine katkı sağladığı açıkça görülmekte ve özellikle 2002 yılından itibaren endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınların sayısının giderek artmasıyla birlikte, mevcut ivmelenme nedeniyle endokrin cerrahisi alanında uluslararası platformda Türkiye’nin önemi de giderek artmaktadır.
Giriş
John Hunter, yaklaşık 200 yıl önce gerçek öğrenmenin ancak araştırmalarla olabileceği görüşünü öne sürerek bir cerrahın eğitiminde yalnızca becerinin değil, aynı zamanda klinik uygulamaların ve hasta takibinin de önemli olduğu görüşünü benimsemiştir (1). Bu bağlamda, cerrahların, gerçekleştirdikleri klinik çalışmalar ile literatüre ve bilime katkıları önemlidir. İngiltere’de yapılan bir çalışmada, son yıllarda cerrahların literatüre katkılarında bir düşüş gözlenirken, Amerika Birleşik Devletleri’nde de buna paralel olarak bir düşüş olduğu, ancak Avrupa genelinde yapılan değerlendirmede bu konuda bir artışın olduğu bildirilmektedir (2). Literatürde, her ne kadar endokrin cerrahisinin yıllar içerisindeki durumunu irdeleyen özgün uluslararası ve ulusal bir yayın olmasa da, endokrin cerrahisi konusunda yapılan çalışmaların Avrupa genelindeki ivmelenmeye katkısı bulunmaktadır (3). Tüm dünyada olduğu gibi, son yıllarda Türkiye’de de endokrin cerrahisi alanında büyük gelişmeler ve bu gelişmelere paralel olarak da endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınlarda önemli bir artış göze çarpmaktadır.
Günümüzde, Türkiye’nin uluslararası bilime katkısı yeterli değildir. Tıbba katkımız ülkemizin potansiyelinin hayli altında bulunmaktadır (4). Ülkemizin durumu, ölçütlerden biri olan ‘yayın sayısı’ açısından değerlendirildiğinde ve 2006 yılına kadar olan klinik tıp alanındaki yayınlar ele alındığında, Türkiye’nin dünya bilimine katkısının %0,6’yı geçemediği Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından saptandı (5). Bu çalışmanın amacı, Türkiye’den endokrin cerrahisi alanında yapılmış olan yayınların taranarak ülkemiz genel cerrahlarının endokrin cerrahisi deneyimlerinin dünya bilimine katkısını belirlemek ve uluslararası platformda endokrin cerrahisi alanında Türkiye’nin rolünü ortaya koymaktır. Bilgimize göre, çalışma bu anlamda Türkiye’de ilk olma özelliğine sahiptir.
Materyal ve Metod
Türkiye’deki üniversite hastanelerinin Genel Cerrahi Anabilim dallarında görev yapan öğretim üyelerinin isimleri, üniversitelerin resmi web siteleri aracılığı ile belirlenerek alfabetik sıraya göre listelendi. Ardından, bu isimlerin geçtiği ve İngilizce yazılmış tüm yayınlar PubMed veri ağı eşliğinde tarandı (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed). Bu yayınlar içerisinden, endokrin cerrahisi ile ilgili olanlar seçilerek kronolojik sıralamaya dahil edilerek listelendi. PubMed taraması ile saptanamayan uluslararası yayınlara erişebilmek amacıyla Endokrin Cerrahisi Derneği’nin resmi web sitesi olan ‘www.endokrincerrahisi.org’tan tüm üyelere, birer ay arayla, 3 kez duyuru yapılarak endokrin cerrahisi alanında yayın yapmış olduğu halde bu listede yayını görülmeyen cerrahların da elektronik posta ile çalışmalarını listeye dahil etmeleri talebinde bulunuldu.
Üniversite dışı genel cerrahi kliniklerinden yapılmış yayınlar da hedeflendiğinden, Ocak 1976 ve Aralık 2012 tarihleri arasındaki yayınları tespit etmek ve oluşan listeyi hem kontrol etmek, hem de genişletmek amacıyla, bir kez daha PubMed veri ağı kullanılarak bir tarama gerçekleştirildi. Bu tarama için seçilen anahtar kelimeler sırasıyla şunlar idi: “thyroid, Turkey”; “thyroid surgery, Turkey”; “paratyhroid, Turkey”; “parathyroid surgery, Turkey”; “neuroendocrine tumor, Turkey”; “neuroendocrine tumor surgery, Turkey”; “adrenal, Turkey” ve “adrenal surgery, Turkey”. Makaleler, yayınlandıkları dergilere göre ve bu dergilerin 2012 yılındaki etki (impact) değerlerine göre sıralandı. Bunun yanı sıra makalelerin yıllara göre dağılımı belirlendi. Makaleler, ayrıca tiroid, paratiroid, adrenal ve nöroendokrin tümörlere göre sınıflandırıldı. Türk cerrahların yurtdışında çalışırken yaptıkları yayınlar araştırmaya dahil edilmedi. Çalışmanın deneysel veya hasta verileri ile ilişkili çalışma olmamasından dolayı etik kurul onayı alınmamıştır.
Sonuçlar
Endokrin Cerrahisi Derneği’nin websitesinden yapılan ilk çağrıya 13 ve ikinci çağrıya 8 yanıt alınırken üçüncü çağrıya hiçbir geri dönüş olmadı. Gerçekleştirilen taramada, endokrin cerrahisi alanında, ülkemiz genel cerrahi kliniklerinden, 1976-2012 yılları arasında uluslarararası dergilerde yayınlanmış, toplam 497 makale olduğu belirlendi. Bu yayınların yıllara göre dağılımına bakıldığında ise, ilk yayının 1976 yılında yapıldığı, yayınların %82’sinin son on yılda yapıldığı ve en fazla yayın yapılan yılın ise 59 yayınla, 2009 yılı olduğu saptandı. Belirtilen 497 makalenin 90’ının 1976-2001 yılları arasında, geriye kalan 407’sinin ise 2001’den sonra yayınlandığı ortaya çıktı (Şekil 1). Bunun yanı sıra, 1976-1991 yılları arasında hiç yayın yapılmadığı dikkati çekti.
Makaleler, ilgilenilen organlara göre sınıflandırıldığında, çalışmaların büyük bir kısmının ‘tiroid’ ile ilgili yapıldığı görüldü. ‘Tiroid’ ile ilgili 347 (%69) makale belirlenirken, ‘paratiroid’ ile ilgili 48 (%10), ‘adrenal’ ile ilgili 73 (%15) ve ‘nöroendokrin tümörler’le ilgili 29 (%6) makalenin yayınlandığı görüldü (Şekil 2). Makalelerin dergilere göre dağılımına bakıldığında ise seçilen dergilerin genel cerrahi, iç hastalıkları, endokrinoloji, transplantasyon ve travma içerikli dergiler olduğu tespit edildi. Toplam 497 makalenin yayınlandığı dergi sayısı 174 idi. Bu dergiler içerisinden en çok yayının, 34 (%7) makale ile ‘Surgery Today’ dergisinde yapıldığı saptandı. Bunu, 27 (%5,5) ve 22 (%4,4) yayınla ‘International Journal of Surgery’ ve ‘Acta Chirurgica Belgica’ takip etmekte idi. Her 3 derginin 2012 etki (impact) değerleri sırasıyla 0,963, 1,436 ve 0,359 idi. Makalelerin yayınlandığı dergiler, tümü ile değerlendirildiğinde, ortanca etki değeri 1,981 olarak hesaplandı (0,1-13,853). Tiroidektomi sonrası hipokalsemide kalsitonin, parathormon ve serum albumininin rolü konulu çalışmanın, bu dergiler içerisinde 13,853 ile en yüksek etki değerine sahip ‘The Tokai Journal of Experimental and Clinical Medicine’ dergisinde yayınlandığı görüldü (Tablo 1) (6).
Yayınlanan makaleler, hastanelere göre dağılımı açısından irdelendiğinde ise yayınların 406’sının (%82) üniversite hastanesi, 87’sinin (%17) eğitim ve araştırma hastanesi ve yalnızca 2’sinin (%1) devlet ve özel hastane kaynaklı olduğu tespit edildi.
Tartışma
Bugüne kadar endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınlar incelendiğinde, Türkiye’deki genel cerrahların tecrübelerinin dünya bilimine katkı sağladığı aşikardır. Özellikle 2002 yılından itibaren endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınların sayısının giderek artmasıyla birlikte, mevcut ivmelenme nedeniyle endokrin cerrahisi alanında uluslararası platformda Türkiye’nin önemi de giderek artmaktadır. Bunun dışında, pek çok Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile karşılaştırıldığında, ülkemizin üretilen endokrin cerrahisi içerikli makale açısından halihazırda geride olduğu da göze çarpmaktadır.
Endokrin cerrahisi dalına özgün ne ulusal ne uluslararası değerlendirme ne yazık ki bulunmamaktadır. Bu nedenle, genel cerrahi veya diğer dallar ile ilgili yapılan irdelemeler ele alınacaktır. Phillips ve ark. (2), İngiltere’den bildirdiği bir çalışmada o yıllardaki etki değerleri 1,2 ve 7,9 arasında olan en yüksek 10 genel cerrahi dergisindeki yayınları ABD, Japonya, Avrupa, İngiltere ve diğerleri olarak gruplandırarak, 1987-2009 yılları arası yayın sayılarını karşılaştırmışlardır. İngiltere’de, Avrupa’ya göre yayın sayısının düşük olmasının yapılan ameliyatların genel profilini değiştirebileceği öngörülmüştür. Akademik gerilemenin nedenlerini ise şu şekilde sıralamışlar; alt yapı eksikliği, eğitimli personel ve finansman yetersizlikleri, etik sorunlar ve bürokratik zorluklar. Bunların yanı sıra, İngiliz cerrahların dergilerin yayın kurullarında daha az yer almasının da bir etkisinin olabileceğine dikkat çekilmiştir (2). Benzer şekilde, yine İngiltere’den Anestezi ve Reanimasyon alanında yapılan çalışmada, 1997-2006 yılları arasında yapılan yıllık değerlendirmede, dünyanın diğer bölgelerindeki araştırma sayısındaki artışa karşın İngiltere’de anlamlı bir düşüş saptanmıştır. Bu çalışma, yöntem olarak bizim çalışmamızla benzerlik göstermekle birlikte Kuzey Amerika, Japonya ve Avrupa’daki anestezi yayınları ile İngiltere kaynaklı yayınları karşılaştırmaktadır (7). Ancak, çalışmada sadece yayın sayısı değerlendirilmiş, dergilerin etki değerleri dikkate alınmamıştır.
Alexander ve ark.’nın (2) yaptığı bir çalışmada, 1987-2009 yılları arasında ‘Genel Cerrahi’ alanında tüm dünyada yapılan yayınlar ele alınmıştır. Bu çalışmada, endokrin cerrahisiyle ilişkili olarak yalnızca ‘tiroidektomi’ başlığına rastlamak mümkündür. Tiroidektomi sayısının toplamda 4871 olarak hesaplandığı çalışmada ülkeler katkı oranı açısından irdelendiğinde, Amerika’nın 1000 (%20,5) yayın ile ilk sırada, Almanya’nın 550 (%11,2) yayın ile 2., İtalya’nın 540 (%11,0) yayın ile 3., Japonya’nın 380 (%7,8) yayın ile 4. ve Fransa’nın 370 (%7,5) yayın ile 5. sırada yer aldığı görülmektedir. Çalışma süresini göz önüne aldığımızda kapsadığı süreyi bizim çalışmaya uyarladığımızda ve karşılaştırma yaptımızda Türkiye’nin bu süre içerisinde 175 ‘tiroidektomi’ anahtar kelimesini içeren makale ürettiği görülmektedir.
Sonuçlara bakıldığında, her ne kadar endokrin cerrahisinde akademik olarak son 10 yılda ülke olarak ilerleme kaydetmiş olsak da, yukarıda özetlenen benzer sorunların ülkemiz için de geçerli olduğu söylenebilir. Uluslararası platformda klinik çalışmaların kaydını yapan ve izleyen ‘Clinicaltrials.gov’ verilerine göre, Orta Doğu bloğunda en çok çalışma üretilen ülke konumunda görünsek dahi, yayın sayısı temel alındığında ülkemizin bilime katkısının %1’i aşamadığı görülmektedir (5, 8). Yine de yıllara göre incelendiğinde, kişi başına düşen makale sayısının yılda ortalama %1’lik artış hızını sürdürdüğü görülmektedir. Yıldırım’ın (9) konuşma notlarına göre, ülkemizde gerçekleştirilen klinik çalışmalar branşlara göre irdelendiğinde, Genel Cerrahi branşının 25 branş içerisinde 10. sırada yer aldığı görülmektedir. ISI Web of Science adlı bilimsel tarama motorunun Temmuz 2012 verilerine göre, 2011 yılında ülkemiz kaynaklı makaleler içerisinde 1320 makale sayısı ile cerrahi birinci sıraya yerleşmektedir (10).
İngiliz Gastroenteroloji Topluluğu tarafından yapılan bir çalışmada gastroenteroloji alanında bu topluluk tarafından 1994-2002 yılları arasında kabul edilen bildirilerin makale olarak yayınlanma oranları yıllara göre değerlendirilmiş ve sonuç olarak bu alanda yayınlanma oranlarında düşüş saptanmıştır. Ancak yayınlanan makalelerin yıllara göre daha yüksek etki faktörüne sahip dergilerde yayınlandığı saptanmıştır. Sonuç olarak topluluk yayınlanan makale sayısı düştüğünden bu alanda akademik başarının düştüğünü öngörmüştür (11).
Barton İngiltere’de yaptığı çalışmada 6 veritabanında 2005 ve 2007 yılına kadar yayınlanan 4000 makalenin özetlerine ve tam metinlerine ulaşarak akademik eğitim için araştırmacıların ve eğiticilerin gelecekteki gelişim için etkilerini yorumlamış ve sadece İngiltere’de değil tüm dünyada tıbbın akademik açıdan kriz içinde olduğunu saptamıştır. İlginç olarak tüm dünyada istatistiki olarak tıbbi araştırmalara önemli kaynaklar aktarılmasına rağmen çalışmaların çoğunun sonuçları önceden çizilmekte, büyük oranda nicel çalışmalar yapılmakta, veri güvenilirliği düşük çalışmalardan oluşmaktadır (12).
Bu çalışma, bilgimize göre her ne kadar Türkiye’de ilk olma özelliği taşımakta ise de birtakım sınırlamaları mevcuttur. Her ne kadar organa, yıllık dağılıma, dergi etki değerine ve hastanelere göre sınıflandırma ve irdeleme yapılmış olsa da makalelerin kendi içerisinde özgün makale, derleme, olgu sunumu, teknik not ve editöre mektup şeklinde sınıflandırılmaması çalışmanın eksik taraflarından birini oluşturmaktadır. Açık olan diğer bir nokta ise, her ne kadar geniş kapsamlı bir tarama gerçekleştirilmiş olsa dahi, bu çalışmayı ilgilendiren ancak çalışma kapsamı dışında kalmış makalelerin olabileceğidir. Hakemli olup uluslararası indekslerce taranan, lakin PubMed veritabanında yer almayan dergiler göz ardı edilmiş gibi görünse de, buradan doğacak olan açığın dernek websitesindeki duyurularla kapatılması öngörülmüştür.
Sonuç
Bugüne dek endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınlar incelendiğinde, özellikle 2002 yılından itibaren endokrin cerrahisi alanında yapılan yayınların sayısının giderek artmasıyla birlikte, mevcut ivmelenme nedeniyle endokrin cerrahisi alanında uluslararası platformda Türkiye’nin önemi de giderek artmaktadır. Ancak, makale sayısında 2010 yılından sonraki düşme eğiliminin olması ve makalelerin etki faktörü düşük dergilerde yayınlanmış olması dikkat çekicidir. Çalışmanın, cerrahinin diğer alanlarında ayrı ayrı uygulanarak Türkiye için bu konuda bilimsel bir profil çizilmek üzere ilham oluşturabileceği kanaatindeyiz.